Bilgehan
KARPAT
Şehit Düştüğü Tarih: 22 Ocak 2017
Şehit Düştüğü Yer: Tekirdağ’ın Muratlı ilçesi
Doğduğu Tarih: 4 Temmuz 1989
Doğduğu Yer: Tekirdağ
Mezar Yeri: Tekirdağ
Bilgehan,
ODTÜ Kimya Mühendisliği bölümünde okurken Cephe ile tanıştı. 2007 Ekim ayında
Ankara’da devrimci ilişkiler içine girdi. Asıl olarak Kevser Mırzak’ın(*) şehitliğinin ardından devrimcilik yapma kararı
aldı.
2008
yılında 5 aylık bir tutsaklığı oldu. Ardından 2009 Ekim - 2012 Temmuz arasında
Sincan F Tipi Hapishanesi’nde özgür tutsaklık yaşadı. 1,5 yıllık bir tutsaklığı
da Yunanistan’da yaşadı. O Şafak Yayla ve Elif Sultan Kalsen’in
öğrencisiydi. Özgeçmişinde onları şöyle anlatıyordu: “İstanbul gençlikte yöneticim Şafak ve Elif idi. Şafak’tan nasıl
yönetici olunur konusunda birçok şey öğrendim. En başta da yönetici olmak için
insanları sevmek gerektiğini öğrendim. Elif’te de cüretin ve pratiğin içine
balıklama dalma cesaretini gördüm.”
Bilgehan,
kendisini mücadelenin tam ortasında görüyordu. Partiye yazdığı özgeçmişinde; “Kendimi mücadelenin ortasında görüyorum.
Hareketimin hedeflerini, sürecin niteliğini, savaşımızı kavradıkça daha büyük
sorumluluk duyuyorum. Ve savaşın gerisinde kalmamak, sürecin önünü açan bir
savaşçı olmak için daha da mücadelenin içine girmek istiyorum.” diyordu.
Örgütünü ise şöyle anlatıyordu: “Hareketim dünya ölçeğinde bugün M-L’nin tek
sürdürücüsüdür. Tarihsel misyonu ülkemiz sınırlarını
aşmıştır. Tüm dünya halklarının umudunu biz temsil ediyoruz. Adaleti biz temsil
ediyoruz. Adalet bizimle özdeşleşmiş durumda. Böyle bir hareketin bir parçası
olmaktan onur duyuyorum.
Benim yaşamım hareket ile
anlamlandı. Çünkü sevmeyi, sevgiyi hareketim ile öğrendim. En büyük acıları da,
sevinçleri de, üzüntüleri de, korkuyu da hareketimin içinde yaşadım. Örgütlülük
içinde geçen yıllarım için güvenle ‘yaşadım’ diyebiliyorum.
Düzen içindeki yaşam ufku
sınırlandırılmış, yetenekleri köreltilmiş bir yaşamdır. Bencilce istekler ve
duygular peşinde geçen bir yaşamdır. Beni böyle bir yaşamdan kurtarandır
örgütüm.”
“Dünyanın en soylu damarı olan devrimcilerin değerlerini savunanların
yanında olacağım ben devrimci olacağım”
Bilgehan
mücadelenin kendisi için ne ifade ettiğini de tüm sadeliğiyle şöyle anlatır:
“Ben devrimciyim…
İlk eğitim çalışmamda
öğrendiğimi iki sınıf vardır oldu: halk ve katiller.
Ben ODTÜ’yü bitirdim
diyelim… Kime hizmet edeceğim. Para babalarının, katillerin kasasını
doldurmasına mı? Hayır, asla bunu yapmayacağım. Ben halka hizmet edeceğim.
Neyim varsa onunla hizmet edeceğim canımla kanımla hizmet edeceğim.
Dünyanın en güçlü
değerlerini savunanlar… Dünyanın en soylu damarı olan devrimcilerin değerlerini
savunanların yanında olacağım ben devrimci olacağım. Ve öğrenmeye devam ettim...
Devrimciler her zaman, bir
şeyin neden ve nasıl olduğunu araştırmak, kafalarını kullanmak ve bir şeyin
gerçeğe uygun olup olmadığını gerçekten sağlam bir temele dayanıp dayanmadığını
dikkatle düşünmek zorundadır. Ne olursa olsun bir şeyi körü körüne izlememeli,
köleliği teşvik etmemelidir.
Her şeyin nedenini, niçinini sorgulamalıyız.
Kafamızı kullanmak bilginin
bizimle bağını kurmaktır. Buna göre sonuç çıkartmaktır.
İŞTE
BENİM İLK EĞİTMENİM ŞAFAKTAN ALDIĞIM EĞİTİM ÇALIŞMAMAM BUYDU. DÜZENİN KÖLESİ OLMAYACAKTIM.
Anlamayı dinlemeyi ve
araştırmayı YASA haline getirmeliyiz diye öğretti cephe bana.
Ve artık bende bir
cepheliydim.”
“Ben
Onurlu Bir Halk Çocuğu Olarak Olmam Gereken Yerde, Yapmam Gerekeni
Yapıyorum"
Bilgehan
22 Ocak’ta kuşatıldığı yerden yoldaşlarına yazdığı son mesajında;
"Şehitlerime,
yoldaşlarıma layık olacağım, halkımı seviyorum. Kuşatıldım, yaralıyım hareket
edemiyorum, keşke lav patlasaydı. Ben
halkımın onurlu bir evladıyım. Bu doğal savaşın bir savaşçısıyım özel biri
değilim. Sizi seviyorum. Ben onurlu bir halk çocuğu olarak olmam gereken yerde
yapmam gerekeni yapıyorum" sözleriyle, adalet
savaşçısı olmanın doğallığını ve bir görev olduğunu anlatır.
O
gün, İstanbul Emniyet Müdürlüğü ve AKP il binası hedef alınmış ve komutan
Bilgehan son kurşununa kadar çatışarak şehit düşmüştür…
Hakkında
Daha Geniş Bilgi İçin...
Yoldaşları, yakınları Bilgehan Karpat’ı Anlatıyor: